Sosyal Medya

Güncel

Trump’ın ABD’sinde sivil-asker ilişkileri nasıl olacak? - ÖMER ASLAN



House of Cards isimli diziyi izleyenler hatırlayacaktır; dizinin bir bölümünde Claire Underwood, siyasi puan kazanma uÄŸruna Amerikan ordusunda -kendisinin de bir zamanlar maÄŸduru olduÄŸu- üstü sıklıkla örtülen tecavüz sorununa el atar ve First Lady’yi de yanına alarak ordu komutanlarıyla bir görüşme gerçekleÅŸtirir. Görüşmede generaller söylenenlere itiraz edecek gibi olur ama seslerini dahi çıkaramadan boyun eÄŸmek durumunda kalırlar. Bu kısa enstantanenin de iyi kötü gösterdiÄŸi gibi, ABD sivillerin mutlak hakimiyetine dayanan, liberal bir sivil-asker iliÅŸkileri modeline ev sahipliÄŸi yapar. Amerikan sivil-asker iliÅŸkilerinde SoÄŸuk SavaÅŸ dönemi de dahil olmak üzere hükümetler ve askerler arasında çatışmalar sıkça yaÅŸanır ancak mutlak otorite seçilmiÅŸ sivillerdedir. Bu bakımdan Amerika’da askeri darbe olma ihtimali neredeyse yoktur. Yoksa bu söylediklerimizin hepsi ‘Donald Trump, Amerikan BaÅŸkanı seçilene kadar’ mıydı?
 
PENTAGON-BEYAZ SARAY İŞBİRLİĞİ
DiÄŸer birçok ülke gibi Amerikan dış politikası ilgili kurumlar arasındaki güç mücadeleleri görülmeden anlaşılamaz. Pentagon, Beyaz Saray, DışiÅŸleri Bakanlığı ve CIA farklı konu baÅŸlıklarında ve bölgelere dair Amerikan dış politikasını etkilemek için birbirleriyle yarışırlar. Nixon yönetiminde (1969-1974) Beyaz Saray, hem DışiÅŸleri Bakanı hem de Milli Güvenlik Danışmanı olan Henry Kissinger’ın da katkısıyla tüm gücü kendi kontrolüne almıştı. Kissinger ile DışiÅŸleri Bakanlığı bürokratları kanlı bıçaklıydılar. ÖrneÄŸin, 1971 Pakistan-Hindistan savaşıyla Pakistan’a uygulanan ABD ambargosuna karşı olan Kissinger, baÅŸta Pakistan (önce Devlet BaÅŸkanı) BaÅŸbakanı Butto olmak üzere görüştüğü tüm Pakistanlı yetkililere ısrarla ‘sakın konuyu Amerikan bürokratlarına açmayın’ demiÅŸti. Amerikan yardımı, Pakistan’a Ä°ran Åžahı üzerinden dolaylı olarak iletilmiÅŸti. Cumhuriyetçi BaÅŸkan Ronald Reagan (1981-1989) dönemindeyse Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) gücü dramatik biçimde arttı. Neoconların da Pentagon’da güçlenmesiyle Amerikan dış politikasında Demokrat BaÅŸkan Carter sonrası daha ÅŸahin bir bakış hakim oldu ve savunma harcamaları arttı. BaÅŸkan Obama dönemindeyse Beyaz Saray, dış politika yapımının merkezi haline geldi. Ä°ddialara göre, BaÅŸkan Obama en kontrolcü Amerikan BaÅŸkanlarından biri oldu ve en küçük operasyonel detaylar dahi Beyaz Saray’ın onayından geçmek durumundaydı.
 
Obama döneminde görmezden gelinen ordunun, emekli generallerin Trump yönetiminde yüksek mevkilere getirilmesinden mutlu olacağına şüphe yok.
 
Bu bakımdan Obama, tavsiyelerine hiç güvenmediÄŸi Savunma Bakanlığı ve bazen de (özellikle Suriye’deki katliam nedeniyle) DışiÅŸleri Bakanlığı diplomatlarıyla ters düştü. BaÅŸkan Obama, Afganistan’daki Amerikan birliklerinin durumu ve sayılarının azaltılması, Arap Baharı sürecinde otokrat liderlere yıllardır verilen desteÄŸin geri çekilmesi, Irak’tan geri çekilme ve IŞİD’le mücadele gibi alanlarda Savunma Bakanlığıyla sürekli çatıştı. Obama bu dönemde en parlak generallerin istifasını istemekten de geri durmadı. Bir dergi röportajında yönetimin Afganistan politikasını eleÅŸtiren General Stanley McChrystal’in istifasını aldı. Bugün DışiÅŸleri Bakanlığı için ismi geçen General David Petraeus da karıştığı skandal nedeniyle istifa etmek durumunda kalmıştı. Savunma Bakanlarındansa önce Robert Gates, sonra Chuck Hagel, Obama ile ters düşüp istifa etmek durumunda kaldılar.
 
Obama, komutanlarından gelen tüm uyarılara raÄŸmen Ä°ran nükleer anlaÅŸmasını da gerçekleÅŸtirdi. Ancak Trump yönetiminde ABD’yi çok farklı bir sivil-asker iliÅŸkileri bekliyor olabilir. ABD dış politikasını yakında etkileyecek olan bu deÄŸiÅŸim ise tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor.
 
Eski ABD Müşterek Kuvvetler Komutanı Amiral Mike Mullen (2007-2011), 2009-2011 yılları arasında bazı emekli generallerin kendileri aday olmadıkları halde bazı siyasi partilere çok yakın durduklarını görmüş ve bunun ordunun apolitik duruÅŸuna ve sivil kontrol ilkesine zarar verdiÄŸini söylemiÅŸti. Mullen, “ABD sivil-asker iliÅŸkileri ‘sivil liderlik’ prensibine deÄŸil, ‘sivil-kontrol’ ilkesine dayanır, sivil hükümet emreder, biz de yaparız” demiÅŸti. Bu ilke 2016 Amerikan BaÅŸkanlık seçimlerinde tamamen bir kenara atıldı. Eski Amerikan Ordu Ä°stihbarat BaÅŸkanı (ve bugün Trump’ın Milli Güvenlik Danışmanı) emekli General Michael Flynn’ın Trump’ın seçim kampanyasında yer alması çok eleÅŸtirildi. Flynn yönetimindeki ordu istihbaratı, Suriyeli muhaliflere karşı; Rusya, Ä°srail ve Ãœrdün ordularıyla ikili kanallarını kullanarak istihbarat paylaÅŸmış ve Esad’ı desteklemiÅŸti. Bir yandan birçok emekli general Washington Post’ta yayınladıkları bir ilanla Trump’ın BaÅŸkanlığına açıkça karşı çıkarken, çok sayıda emekli general bir karşı ilanla Trump’a destek oldular. Obama döneminde Savunma Bakanlığı yapmış Robert Gates, Trump’ın BaÅŸkumandan olmaya ehil olmadığını savundu. Kısacası, ordu bir ÅŸekilde seçim kampanyasına dahil edildi ve siyasallaÅŸtırıldı.
 
Amerikan ordusunun Trump’ın seçim zaferini “Bin Ladin’in öldürüldüğü güne” benzettiÄŸine dair haberler Amerikan medyasında yer aldı. Obama, farklı cinsel kimliklere mensup askerlerin de orduda rahatça yer bulmasına izin veren (‘don’t ask don’t tell’-‘sorma, söyleme’) politikasını hayata geçirmiÅŸ, kadın askerlerin orduda daha savaşçı roller almasına izin veren uygulamayı desteklemiÅŸti. Donald Trump’la birlikte bu uygulamalarda geriye dönüş olursa bu daha liberal eÄŸilimli generallerin tepkisini çekebilir. Ancak Obama döneminde politika yapımında tercih ve endiÅŸeleri tamamen görmezden gelinen ordunun, emekli generallerin Trump yönetiminde yüksek mevkilere getirilmesinden ötürü mutlu olacağına şüphe yok. Kısacası, Trump döneminde Obama döneminin aksine Pentagon-Beyaz Saray iÅŸbirliÄŸini bekleyebiliriz.
 
Trump’ın etrafına topladığı, Obama yönetimiyle ters düşmüş emekli generallerin ABD dış politikasındaki çıkmazları daha da artırması olası.
 
Trump’ın nasıl bir idare yaklaşımı izleyeceÄŸi de yeni dönem sivil-asker iliÅŸkilerinde ve ABD dış politikasında oldukça önemli olacak. Ä°lk izlenimler, Trump’ın yönetim tarzından farklı kurumların –en baÅŸta da ordu olmak üzere- hareket alanının artacağı yönünde. Trump’ın ulusal güvenlik konularına hakim olmaması, etrafındaki uzmanların ve kabinesinin görüşlerini daha fazla dinlemesini saÄŸlayabilir. BaÅŸkan Obama da Donald Trump ile Beyaz Saray’daki görüşmesinden aktardığı izlenimlerinde Trump’ın ulusal güvenlik meselelerine dair pek fikrinin olmadığı imasında bulundu. Seçim kampanyası esnasında Trump’ın askeri danışmanlarından Randy Forbes, “uluslararası savunma stratejilerini Beyaz Saray’daki Milli Güvenlik Konseyi’ne deÄŸil Pentagon’a bırakacaklarını” söylemiÅŸti.
 
GAYRİRESMİ KANALLARIN ROLÜ
Trump yönetiminde emekli askerlerin önemli mevkilere getirilmeleri ve Pentagon’un muhtemel yükseliÅŸi, ABD’nin ikili askeri kanalları daha rahat ve daha stratejik kullanmasına da imkân tanıyacaktır. Yönetimde yüksek mevkilere gelen emekli generallerin yıllarca farklı ülkelerin silahlı kuvvetleriyle biriktirdikleri tanışıklıklarını ve ikili iliÅŸkilerini kullanmaları mümkün olabilir. Trump yönetiminde gayriresmî kanallar, tanışıklıklar ve baÄŸlantılar en az resmi kanallar ve diplomasi kadar önemli olacaktır. Yıllarca NATO BaÅŸkumandanlığı yapmış ve Türk generallerini ve Ankara’yı çok yakından tanıyan ABD’li Gen. Alexander Haig’in ABD’de DışiÅŸleri Bakanı olması, Türkiye’de 12 Eylül darbesinden sonra Amerikan desteÄŸinin daha doÄŸrudan, açık ve pürüzsüz olmasına imkan tanımıştı.
 
Bu durumun en açık politika yansımasını ABD-Ä°ran iliÅŸkilerinde göreceÄŸiz. Trump yönetiminde Milli Savunma Bakanlığına atanan General Mattis, 2010-2013 yılları arasında Orta DoÄŸu’dan sorumlu olan ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığına liderlik etti. Gen. Mattis, Irak’taki en büyük sorun olarak sürekli Ä°ran’ın varlığına iÅŸaret etti. Mattis, 2010 Irak Meclis seçimlerinde aşırı Ä°ran yanlısı olan Maliki’yi deÄŸil, Sünni Ä°yad Allawi’yi destekleme taraftarıydı. Trump yönetiminde CIA BaÅŸkanlığına atanan Mike Pompeo ise Ä°ran’la nükleer anlaÅŸmanın sona erdirilmesi için çalışmaya sabırsızlandığını söyledi. Trump’ın Milli Güvenlik Danışmanı Michael Flynn ise Libya’da Amerikan ElçiliÄŸine yapılan saldırıdan Ä°ran’ı sorumlu tutmuÅŸtu.
 
‘İÇE KAPANMA’ BEKLENTÄ°SÄ°
Trump’ın çevresine topladığı, Obama yönetimiyle ters düşmüş emekli generallerin ABD dış politikasındaki çıkmazları daha da artırması olası. Gen. Flynn’in görevde olduÄŸu dönemde Esad’a destek olduÄŸu ancak Gen. Mattis’in “Esad rejiminin yıkılması Ä°ran için son 25 yıldaki en büyük stratejik gerileme olur” dediÄŸi hesaba katılırsa, Trump yönetiminin çıkmazları Obama’dan az olmayacak. Ä°ran, Suriye’ye bu denli penetre etmiÅŸken, Trump yönetimi Ä°ran’a karşı çıkıp Esad’ı korumayı nasıl baÅŸaracak? Irak’ta Åžii milisler anayasal statüye kavuÅŸturulmuÅŸken, Irak-Ä°ran bağı nasıl kesilebilir?
 
Ancak seçildikten sonra ekonomi alanında verdiÄŸi izlenimle seçim kampanyasında verdiÄŸi sözleri bir kenara itmiÅŸ gözüken Trump’ın dış politika, savunma harcamaları, askeri güç kullanımı gibi baÅŸlıklarda da seçim kampanyasının dışına çıkabileceÄŸini hesaba katmak gerek. Güce tapan ve güce alışık Trump, gücü mümkün olan en üst kademede tattıkça limitleri zorlayabilir. Trump dönemi ABD dış politikasında ‘içe kapanma’ bekleyenler de hayal kırıklığına uÄŸrayabilir.
 
KARAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.